Yazmaya Dair

Beynim adeta doymak nedir bilmeyen bir canavar gibi sürekli yemek istiyordu. Yediği neydi? Bilgi, sadece bilgi. Uygulanmayan, kullanılmadan bir köşede duracak olan yığınla bir ton bilgi. Hepsi kütüphanenin bir köşesinde duran yaldızlı ansiklopedilere benziyordu. Üstleri tozluydu. Doyuramıyordum bir türlü beynimi, doymak bilmiyordu. Aç kurtlar gibi yedikçe dahasını istiyordu. Onu doyurmaya çalışmaktan ben de bitap düşmüştüm. O kitaptan bu kitaba, o kurstan bu kursa gidiyordu. Tükettikçe öğrenilecek konular bitmiyordu. Artık bilmeye çalıştığım şeylerden midem bulanıyordu. Her konu hakkında bilgim olamazdı. Saçma birşeydi bu. Kitaplar ve her türlü bilgi kaynağı benim için adeta bir tüketim malzemesine dönüşmüştü. Bu şekilde bana hiçbir faydası yoktu. Ne bir konuda derinleşebiliyordum, ne de bir konunun ustası olabiliyordum. Bütün dünya açık büfe, ben de her petekten bal alan bir arıydım sanki.

Karar vermiştim, artık bu böyle gidemezdi. Bir odak noktası belirlemeli ve onun üzerinde devam etmeliydim. İşte bu noktada kafamda belirdi yazı yazma konusu. Kendimi en iyi ifade edebileceğim yerlerin başında geliyordu yazmak. Bunu içten içe hissediyordum kendimi bildim bileli. Adını koyamamıştım bir türlü. İnternette araştırmaya başladım. Yazı yazmayla ilgili pek çok kurs vardı. Birini seçtim ve başladım. İşte o an hayatımın dönüm noktasıymış, sonradan anladım.

Kolay bir yol değildi bu. Emek ve sabır istiyordu. Az sabahlamadım geceleri gelen ilham perimin dediklerini kağıda geçirmek için. Bazen de küstürdüm onu farkına varmadan. O da bana birgün dedi ki: "Her zaman beni beklememelisin. Bu zamana kadar biriktirdiklerin senin yol göstericin olacak. Hatırla ve yaz." O günden sonra yazmaya daha da coşkulu bir şekilde devam ettim. Yazdım, yazdım ve ilk romanımı basıma götürdüğümde içimdeki bütün kelebekleri havaya bıraktım. Özgürce uçuyorlar şimdi ve sizinle buluşmaya devam ediyorlar.

                                       

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Annemin Kokusu

Ranza

İlk Yazı